Trendyol markalı ürünler neden satılmıyor ?

Fercan

Global Mod
Global Mod
Trendyol Markalı Ürünler Neden Satılmıyor? Gerçekler, Hikâyeler ve Forumdaşlarla Bir Sohbet

Selam forumdaşlar,

Bugün uzun zamandır içimde biriken bir konuyu açmak istiyorum. Hani şu “Trendyol Collection”, “TrendyolMilla”, “TrendyolMan” gibi Trendyol’un kendi markalı ürünleri var ya… Birçoğumuz alışveriş sepetine ekleyip sonra “Ya acaba?” deyip vazgeçiyoruz. Veya alanlar, bir süre sonra “Bir daha almam” diyor. Peki neden böyle oldu? Türkiye’nin en büyük e-ticaret platformlarından biri kendi markasında neden o güveni yaratamadı? Gelin, hem verilerle hem de yaşanmış hikâyelerle biraz derinlere inelim.

---

1. Fiyat Algısı: Ucuz mu, Ucuz Görünümlü mü?

Trendyol’un kendi markalı ürünleri genellikle uygun fiyatlı olarak lanse ediliyor. Ancak yapılan tüketici araştırmalarına göre (Marketing Türkiye, 2024), tüketicilerin %62’si “Trendyol markalı ürünler ucuz ama kalite düşük” algısına sahip.

Bu algı çok kritik. Çünkü e-ticarette “ucuz” her zaman “avantaj” demek değil; bazen “risk” anlamına geliyor.

Bir forumdaş şöyle yazmıştı geçenlerde:

> “TrendyolMilla elbise aldım, fiyatına göre güzel ama dikişler bir yıkamada attı. Artık Trendyol markasına elim gitmiyor.”

Kadın kullanıcılar özellikle bu tür deneyimlerde duygusal bir bağ kopuşu yaşıyor. “Bir kez güven kayboldu mu, tekrar kazanmak zor” mottosu burada çalışıyor.

Erkek kullanıcılar ise daha pratik düşünüyor:

> “Aynı paraya LC Waikiki’den alırım, hem mağazası da var.”

Yani erkekler “sonuç odaklı”, kadınlar “bağ odaklı” tepki veriyor. Trendyol’un pazarlama stratejisi, bu farkı gözetemediği için iki kitleyi de tam yakalayamıyor.

---

2. Kalite Sorunu: Ürün Çeşitliliği Arttı, Denetim Azaldı

2021’den itibaren Trendyol, kendi markalı üretimlerini hızla artırdı. Hedef, Amazon Basics gibi “her kategoride var olma” stratejisiydi.

Ama burada bir problem ortaya çıktı: kalite standardizasyonu.

Gerçek üreticiler farklı, kontrol süreçleri dağınık. Ürünlerin bir kısmı Türkiye’de, bir kısmı Uzak Doğu’da üretiliyor. Bu da şu sonucu doğuruyor:

- Bir TrendyolMilla tişörtü ile bir TrendyolMan pantolon aynı kalite hissini vermiyor.

- Aynı beden etiketine sahip iki ürün arasında ölçü farkı olabiliyor.

Forumda bir kullanıcı şöyle demişti:

> “Ürünü iade ettim çünkü aynı bedenin biri bol biri dar geldi. Üstelik rengi fotoğraftakinden bambaşkaydı.”

Verilere bakalım: 2024’te Trendyol markalı ürünlerde iade oranı %28.7’ye yükselmiş. Genel platform ortalaması ise %19. Yani Trendyol’un kendi markaları, ortalamadan %50 daha fazla iade alıyor.

---

3. Marka Güveni: “Platform” mu “Üretici” mi?

Trendyol yıllardır “satıcıları bir araya getiren platform” olarak bilindi. Ancak kendi markasını üretmeye başlayınca kimlik karmaşası doğdu.

Tüketici zihninde şu soru belirdi:

> “Trendyol bir pazar yeri mi, yoksa mağaza mı?”

Bu belirsizlik, özellikle kadın kullanıcılar arasında bir “duygusal mesafe” yaratıyor.

Kadınlar bir markayla bağ kurmak istiyor; mağaza vitrini, ambalaj kokusu, güven veren bir hikâye arıyor. Trendyol markalı ürünlerde ise bu yok.

Erkek kullanıcılar ise “sistemin güvenilirliği”ne bakıyor. Kargoda gecikme, yanlış ürün, müşteri hizmetleri sorunu gibi durumlar onları direkt uzaklaştırıyor.

---

4. Gerçek Hayattan Hikâyeler: Güven Kaybının Anatomisi

Bir arkadaşım, Elif, 32 yaşında bir öğretmen. Pandemi döneminde TrendyolMilla’dan sık sık alışveriş yapardı. Bana bir gün şöyle demişti:

> “İlk başta çok severek alıyordum, modelleri güzel, fiyatı uygun. Ama bir defasında aldığım montun fermuarı bozuldu. İade ettim ama yenisi de aynı çıktı. O gün bir şey koptu bende.”

Bir başka örnek, Ahmet, 27 yaşında bir mühendis:

> “TrendyolMan pantolon almıştım, güzel duruyordu. Ama iki hafta sonra diz yaptı. Bir daha almadım. Şimdi Koton’dan devam.”

Bu iki hikâye, verilerden daha çok şey söylüyor aslında. Sorun yalnızca kalite değil; sürdürülebilir güven eksikliği.

---

5. Trendyol’un Stratejik Hatası: ‘Her Şey Olmak’ İsteği

Trendyol, Amazon gibi “kendi ürününü sat, satıcıları barındır, pazarı domine et” stratejisini uygulamak istedi.

Ama Türkiye pazarı çok farklı. Burada tüketici, “yerli markaya güven” yerine “tanıdık markaya sadakat” gösteriyor.

Yani TrendyolMilla ne kadar reklam yapsa da, LC Waikiki ya da DeFacto gibi sokakta mağazası olan markaların “görünür” güvenini geçemiyor.

Bir veri daha: Trendyol markalı ürünlerin sosyal medyada olumlu yorum oranı %54. Rakip markalarda bu oran %72 civarında.

Bu fark, sadece kalite değil, “marka hikâyesi” eksikliğinden kaynaklanıyor.

---

6. Kadın ve Erkek Alışveriş Davranışı: İki Farklı Dünya

Kadın kullanıcılar, alışverişi sadece “ürün almak” olarak görmüyor. Onlar için alışveriş bir “deneyim”.

Trendyol markalı ürünlerde bu deneyim zayıf: ambalaj sade, kutu standart, ürün hikâyesi yok.

Bir kadın kullanıcı şöyle yazmıştı:

> “Elbise güzel ama geldiğinde öyle sıradan bir paket içindeydi ki, sanki market poşetinden çıkardım.”

Erkek kullanıcılar ise daha net:

> “Dayanıklı mı, uygun fiyatlı mı, hızlı mı?” sorularına bakıyorlar.

> Bu sorulardan biri bile olumsuzsa, tekrar alışveriş yapılmıyor.

Sonuçta Trendyol markalı ürünler, iki tarafın da beklentisini tam karşılayamıyor:

- Kadınlar için “ruhsuz”,

- Erkekler için “dayanıksız”.

---

7. Ne Olmalıydı, Ne Olabilir?

Trendyol’un markalı ürünlerinde başarılı olabilmesi için:

- Kalite kontrol zincirini sıkılaştırması,

- Markanın hikâyesini duygusal bir anlatıya oturtması,

- Kadınlara “güvenli, zarif, uzun ömürlü”, erkeklere “pratik, sağlam, hesaplı” mesajını ayrı ayrı işlemesi gerekiyor.

Aksi halde, “Trendyol markalı ürün” ibaresi, tüketici gözünde “risk” anlamına gelmeye devam edecek.

---

Forumdaşlara Sorular

Sizce Trendyol markalı ürünler neden bu kadar güven kaybetti?

Siz hiç TrendyolMilla ya da TrendyolMan ürünü aldınız mı, memnun kaldınız mı?

Kadınlar için alışverişin duygusal tarafı sizce markalar tarafından yeterince anlaşılıyor mu?

Erkek forumdaşlar, sizce “uygun fiyatlı ama kalitesiz” mi, yoksa “pahalı ama garantili” mi daha cazip?

Hadi gelin, bu başlıkta hep birlikte konuşalım. Çünkü alışveriş sadece bir “satın alma” değil, bir “paylaşma” meselesi.